ATB Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci, annesi kaybeden ATB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Bülbül ve ailesine başsağlığı diledi. Ekinci, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ali Bahar’ın vefatından duyduğu üzüntüyü dile getirirken, "Genç yaşta elim bir kazada hayatını kaybeden Ali Bahar’a Allah’tan rahmet, Bahar ailesine, iş dünyası ve sevenlerine Meclisimiz adına başsağlığı dileklerimizi sunuyorum" dedi.
Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda, ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ekonomi ve kente ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çandır, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Bülbül’ün annesi Hikmet Bülbül’ün vefatından duyduğu üzüntüyü dile getirirken, "Merhumeye Allah’tan rahmet, Halil kardeşim ile ailesine bağ sağlığı ve sabır dilerim. Mekanı cennet olsun" dedi. Çandır, Meclis’te ATSO Başkanı Ali Bahar’ı anarken, "Elim bir kaza sonucu kaybettiğimiz Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar’ın vefatı ise hepimizi derinden etkiledi. Ali kardeşime Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve camiamıza baş sağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun" dedi.
"Dünyada gıda fiyatları düşerken bizde artıyor"
İş dünyasının ülke, dünya ve rakip ülkelerde olup bitenden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendiğini belirten Çandır, şunları söyledi:
"Hatırlayacağınız gibi 2019 yılında OECD ve FAO, “2019-2028 Tarımsal Görünüm” isimli ortak bir rapor hazırladılar. Özünde dediler ki dünyada önümüzdeki 10 yılda tarımsal tüketimin yıllık yüzde 1 ve üretimin de yüzde 1.2 artacağını öngörmekteyiz. Esasen her yıl bu görünüm raporunu güncelliyorlar. Bu öngörünün ilk 5 yılı dünyada gerçekleşti. Ancak bizdeki gerçekleşmeler oldukça karışık seyretti. Örneğin son 5 yılda tarımsal üretimimiz ton olarak yüzde 17 arttı (117,3 milyon tondan 136,9 milyon tona yükseldi). Bu artış, tarım alanlarımız arttığı için değil (aksine yüzde 5 azalmıştır.), büyük ölçüde verimlilik artışı ve üretim deseni değişimden kaynaklanmıştır. Bu sayede dünya öngörüsünden yüksek artış sağlanmıştır. Ancak dünya tarım ve gıda ürün fiyatları bu dönemde yüzde 20’den fazla düşerken bizde inanılmaz artışlar göstermiştir.
Yani dünyada üretim artışı tüketim artışından fazla olduğu için ve diğer sebeplerle fiyatlar düşerken bizde üretim artışına rağmen fiyatlar yükselmiştir. Bu açmazı; sektörümüzün yüksek kar hırsı ile açıklamak; hedef saptırmaktan ve kafayı kuma gömmekten başka bir şey değildir. Çünkü TÜİK verileri bile bu tespitimizi destelemektedir. TÜİK verilerine göre son 5 yılda; Tüketici fiyatları (TÜFE) yani talep enflasyonu yüzde 398, üretici fiyatları (YiÜFE) yani maliyet enflasyonu yüzde 610 artmıştır. Dolar ise yüzde 600 yükselmiştir. Benzin yüzde 523, motorin yüzde 587, elektrik yapılan son zamla yüzde 313 yükselmiş, tarımsal üretici fiyatları yüzde 575 ve tarımsal girdi fiyatları ise yüzde 470 yükselmiştir."
Anket sonucunu paylaştı
Ocak ayında ve Temmuz’da ATB meslek komitesi üyeleriyle yaptıkları ankette de benzer ticari değerlendirmeler ile karşılaştıklarını anlatan Çandır, "İş hayatının içinde yaşayan ve sahada olup biteni bire bir gözlemleyen üyelerimizin yaşadıklarını ve değerlendirmelerini özet olarak sizlerle paylaşmak isterim" dedi. Çandır, anket sonuçlarıyla ilgili şunları paylaştı:
"Önümüzdeki 6 ayda daha iyi ekonomik şartları bekleyenlerin oranı ülkemiz için yüzde 11 ve Antalya için yüzde 9 düzeyindedir. Kendi ticaretinin yıl sonu itibariyle miktar olarak artacağını bekleyenlerin oranı yüzde 22 iken ciro hacimlerinin enflasyonun üzerinde artacağını bekleyenlerin oranı ise yüzde 11 düzeyindedir. Maliyetlerinin ilk 6 ayda enflasyonun üzerinde arttığını belirtenler yüzde 91 iken yılsonunda enflasyonun üzerinde maliyet artışı bekleyenler yüzde 70’tir. İlk 6 ayda borçlarının enflasyonun üzerinde arttığını belirtenler yüzde 61 iken yıl sonu için artış bekleyenlerin oranı yüzde 55’tir. Yine ilk 6 ayda alacaklarının enflasyon üzerinde arttığını belirtenler yüzde 45 iken yıl sonunda enflasyon üzeri artış bekleyenlerin oranı yüzde 54’tür. Üyelerimizin ilk 6 ayda karşılaştıkları en olumsuz durumun maliyet artışı ve enflasyon olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 80 düzeyindedir. Bütün resmi rakamlardan ve iş hayatının içinde yaşayanların değerlendirmelerinden açık, berrak ve net bir sentez yapmak gerekirse; tarımsal faaliyette bulunanlar, maliyetlerini karşılayamama pahasına üretimlerini artırmıştır. Tarımsal faaliyette bulunanlardan ilave sermaye ya da borçlanma imkanı bulamayanlar sektörü terk etmek zorunda kalmıştır. Tarımsal faaliyette bulunanlar, kendi çabaları ve öngörüleriyle üretim deseni değiştirmek zorunda kalmıştır. Tarımsal faaliyette bulunanlar, bu faaliyetlerini destekleyecek yan işlere yönelmişlerdir. Tarımsal faaliyette bulunanlar, tarımsal destekleme ve teşviklerden umudunu kesmiştir. Tarımsal faaliyette bulunanlar yeni arayışların ve ayakta kalma çabalarının son raddesinde bulunmaktadır."
"Enflasyon maliyet odaklı"
Yaklaşık 1,5 yıldır rasyonel ekonomi politikaları modelinin uygulandığını belirten Çandır, "Bu süre içinde talebin soğutulması yoluyla mevcut darboğazdan bir çıkış yolu arıyoruz. Ancak büyümeden taviz vermiyoruz. Üstelik temel tespitimiz, enflasyonun talep odaklı olduğu yönündedir. Halbuki biraz önce paylaştığım TÜİK verileri ve anketlerimizin sonuçları, enflasyonun açıkça maliyet odaklı olduğunu gösteriyor. Yani temel tespitimizde bir hata yapıyoruz diye düşünüyorum. Esas olan maliyet yapımızdaki yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar başta olmak üzere aşırı yükselişleri dizginlemektir. Bunu yapmaya ne zaman başlayacağız diye politikaları ve uygulamaları izliyoruz" diye konuştu.
Bu yıl dünyadaki ve Türkiye’deki kurumların ülkemiz için büyüme tahminin ortalama yüzde 3,6 civarında olduğunu hatırlatan Ali Çandır, "2025 yılında ise yüzde 2,7 büyüme beklemektedirler. Yani 2024 yılından daha zor bir yıl bizi beklemektedir. Dünya ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının oldukça altında bir büyüme öngörüsü ile karşı karşıyayız. Demek ki 2024 ve 2025 yıllarında nispi olarak aşırı yüksek faiz vermeye devam edeceğiz. Bu durum, kredi kullanmak zorunda olan iş dünyası için dayanılmaz bir ortam hazırlayacaktır. Söz konusu dünya ve ülkemiz kurumlarının öngörüleri tutturulacaksa acil olarak iş dünyasının sürdürülebilir kredi imkanlarına kavuşturulması gerekir. Aksi halde sizlerle uzun bir süredir paylaştığım gibi daha önce görülmedik oranlarda borç ödeyememe ve şirket kapanma verileriyle karşılaşabiliriz. Nitekim son açıklanan Haziran ayı şirket kapanma ve kurulma verileri bu tehlikeyi yine gündeme getirmiştir" değerlendirmesinde bulundu.
Ticaretin işleyişi bakımından öncü göstergelerden biri olan çekle işlem hacminin yılın ilk yarısında yıllık olarak Antalya’da yüzde 70 artarken ülke genelinde yüzde 84 artığını belirten Çandır, şunları kaydetti:
"Yani kentimiz aslında reel olarak ticaretini artıramamıştır. Aynı dönemde karşılıksız çek tutarı kentimizde yüzde 422 artarken ülkemiz ortalaması yüzde 255 artmıştır. Protestolu senet tutarı ise kentimizde yüzde 369 artarken ülkemiz ortalaması yüzde 182 artmıştır. Kurulan-kapanan şirket verileri de bu dönemde kentimiz için ülke ortalamasına göre aleyhte seyretmeye devam etmiştir. Kurulan şirketler kentimizde yüzde 40,4 azalırken ülkemizde yüzde 29,9 azalmış, kapanan şirketler ise kentimizde yüzde 21 artarken ülkemizde yüzde 8,3 artmıştır. Kentimizin haziran ayı ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7 azalarak 167 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yılın ilk yarısında ise yüzde 0,6 azalışla 1 milyar 92 milyon dolar ihracat gerçekleşti. İhracattaki bu gerilemede yaş meyve ve sebze sektöründeki düşüş etkili oldu. Kentimizin haziran ayı yaş meyve ve sebze ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8 azalarak 47 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yılın ilk altı ayında ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11 azalarak 361 milyon dolar olarak gerçekleşti. Aslında yılbaşından beri her ay benzer verileri sizlerle paylaşmaktayım ve kentimiz ülke ekonomisinin altında bir performans göstermektedir. Bunu düzeltmenin yollarını araştırmalı, önerilerimizi paylaşmalı ve kentimizin geleceği için birlikte çalışmalıyız."
"İklim değişikliği tehdit ediyor"
Konuşmasında iklim değişikliğine dikkat çeken Başkan Ali Çandır, "İklim değişikliği toprak ve su kaynaklarını tehdit ederken, bu durumdan en çok etkilenen sektörlerin başında tarım gelmektedir" dedi. ATB üyelerinin Korkuteli ve Elmalı ile Aksu’dan Gazipaşa’ya kadar ilçelerde derinleşen su sorunu yaşandığını söylediğini kaydeden Çandır, "Yağışlar kısa süreli rahatlama oluştursa da uzun vadede bu soruna çözüm olamamaktadır. Çözüm için etkili bir su yönetimine ihtiyaç vardır. Ürün deseni havzalardaki su durumuna göre planlanmalıdır. Tamamen kapalı devre sulama sistemlerine geçilmelidir. Su hasadı konusu, kamunun altyapı yatırım planlamasına acil olarak alınmalıdır" diye konuştu. Su kaynaklarını verimli kullanmak ve iklim değişimine karşı sorumlu olan tek sektörün tarım olmadığını vurgulayan Çandır, "Sanayiden hizmet sektörüne, kamudan hane halkına kadar hepimiz su kaynaklarını verimli kullanmalıyız. Çünkü bu değişimden hepimiz sorumluyuz" dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yeni hayvancılık desteklerinin ilk kez üç yıl için performansa ve verime göre açıklandığını belirten Çandır, "Yeni modelin iyi bir başlangıç olacağı kanaatindeyiz. Ancak sonuçları konusunda yeterli bir etki analizi yapılmalı ve konunun taraflarıyla paylaşılmalıdır" dedi.
Ali Çandır, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun tarımsal yatırımları desteklediği IPARD programından bu dönem Antalya’nın faydalandığını belirten Çandır, "Nitekim, geçtiğimiz ay tamamlanan birinci çağrı döneminde Antalya’dan toplam 527 milyon TL yatırım ve 266 milyon TL hibe desteği ile 25 proje başvurusu yapılmıştır. Program kapsamında ikinci çağrı da ilan edilmiştir. Bu çağrıdan üyelerimizin ve tüm üreticilerimizin daha fazla yararlanmasını diliyorum" dedi.
Meclis’te üyeler sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.